Hepsev'in "parmakta bir dag, anüste bir dag, file binmis bir dag" baslikli sergisi adini, Etel Adnan'in "Arap Kiyameti" isimli kitabinda geçen, "parmakta bir günes, anüste bir günes, file binmis bir günes" ifadesinden aliyor
Seda Hepsev, bugüne kadar aile, okul, askerlik gibi toplumsal kurumlari, kadin-erkek rollerini, iktidar iliskileri üzerinden kimi zaman mizahi bir bakis açisi ile yorumladi. Sorgulamalar, sanatçinin bireysel gözlem ve deneyimlerinin zihninde nasil yankilandiginin da bir ifadesiydi. Bu sergide ise Hepsev, tek bir kavrami parmakla göstermeden; hayatin tümüne yayilmis toplumsal iliski motiflerini (insan iliskileri, kurumsal iliskiler, dogayla iliski) yine bireysel bir süzgeçten geçirerek, farkli malzemeler kullandigi üretimlerine dönüstürüyor.
Seda Hepsev'in genis ve çogu zaman yerel bir kavrama odaklanan islerden, hayatin bütününe dair minör alintilara geçisinde, Istanbul'dan Zürih’e tasinmasi da etkili oldu.
"Cografi kosullarin insanlarin yasam sekilleri üzerindeki etkisi bilindik bir konu. Ben de, içinden deniz geçen bir sehirden, içinden daglarin geçtigi bir sehre tasindigimda, bu yeni cografi etkilesimin sonuçlarini farketmeye basladim. Hangi konumdan, hangi açidan bakilirsa bakilsin mutlaka bir dag silüeti, bir dag parçasi ile göz göze gelmek, açik alanda bile ortaya çikan kapalilik hissi, kimine göre hos bir manzara olarak tanimlanirken, bende çogu zaman klostrofobik bir his yaratiyor. Kuralciligi ile taninan bu toplumda, aykiri olan herhangi bir sey, bu daglardan birine çarpip geri dönebilir. Iste bu noktada, söz söyleyen, iktidar olan, erkek olan, baskin olan, fallik olan, dagin kendisi halini aldi." (Seda Hepsev)
Sergide dag imajlarindan olusan, farkli tekniklerle üretilmis iki ayri seri ve tuval resimleri görüyoruz. Hepsi iç mekanlarda, farkli kisilerle geçirilen zamanlari temsil eden eserler, fotografik anlari resim üretiminin kendi zamanina yayarak, bir hesaplasma yoluna gidiyor. "Pasif Meydan Okuma" serilerinde ise, kumas üzerine islenen dag motiflerine ve desenlere rastliyoruz. Bu kez yalnizca zamana degil, direkt dag imajinin kendisine de takintili denilebilecek sekilde meydan okunuyor.
Izleyicilere dagitilacak posterler de serginin bir parçasi. Desenlere, islemelere ve bu posterlere bir bütün olarak baktigimizda, sanatçinin hayatinin vazgeçilmezi haline gelen dag imajini tüketme, ya da galerinin kapali mekaninin içerisinde açik mekan görüntülerinden olusan yeni bir kapali mekan yaratma girisimi daha net algilaniyor.