"Gerçekte olmayanin manzaralari veya olmayan gerçegin simülasyonlari"
Gerçekte lokal bir bilinçle varolma dogasina sahip iken, günümüzde bizler, mekanin yok olmaya basladigi bir süreklilik içerisinde yasamak durumunda kaliyoruz ve böylece "sanal" olan bu mekansizlik ortaminin gerçekligine ister istemez inanmaya basliyoruz; tipki bir rüya görürken onun gerçekligine inandigimiz gibi... Böylece kendimizi bir imgenin düssel temsiline de inandirabiliyoruz, çünkü teknoloji artik bizdeki "mekansizlik ortamini" yaratmaya baslamistir.
Olmayan gerçekligin simülasyonlari bu kez, neo-romatik manzara imgeleri olarak karsimiza çikiyorlar.
Görünen odur ki, gerçegin ampirik imgesini artik simülasyonundan ayirt edemeyecegimiz bir çaga giriyoruz. Baslangiçta gerçegin aslinda sadece bir modeli olan "simülasyon" artik gerçegin ta kendisi haline geldi ve ayni zamanda da bu sergideki resimlerin çikis noktasi oldu.
Günümüzdeki dolayli ve dolaysiz "intermedyatik" imge dünyasinin bir elestirisi olmaktan çok daha fazlasi, Jean Baudrillard tarafindan tanimlanan simülasyon kuramina göre, asil olarak modelleri araciligiyla tekrar hacim kazanan, hatta kendi kökünden ve özünden daha gerçek hale gelen hipergerçekçiliktir.
Bu kurama göre, "öz"ünü yitiren gerçegin modeller aracigiyla üretilmesi, yani simüle edilmesi, öyle bir alternatif model sunmaktadir ki, sadece modelin gerçekligindeki çekicilik dahi bizi asil iliski kurdugumuz özden uzaklastirmaktadir. Ancak, bu tuvallerdeki pitoresk hipergerçeklik, inandirici ve yaniltici medyanin dönüstürdügü günümüz toplumunun algisina tamamlayici bir bakis açisi getirmekte ve içerdigi tinsel boyutlari zengin pentür-manzara imgeleri araciligiyla, yok olmaya baslayan öz-gerçegin mistik yansimalari olarak modern çagin simülatif imgelerine bir alternatif olusturmaktadir.
Zaman ve mekan kesitlerinden olusan bu resimlerin anlik gerçekligin görsel simülasyonlari haline gelmeleri, ve böylece onlara ait imgelerin, dogallikla sadece 'o' mekanin ve 'o' anin özünü bünyesine alacak bir temsil yetenegi edinmeleri, söz konusu gerçekligin bize düssel bir armoni ve inandiricilikla yeniden sunulmasini saglamakta...
Baska bir deyisle bu manzaralar, artik var olmayan bir gerçekligin temsilcileri ve bu anlamda romantik bir hipergerçeklik haline gelen "inandirici" birer düs imgelemidirler. Çünkü artik zaman ayni degildir, mekan ise zamana bagli olarak degismektedir ve bu mekansiz 'sanal' ortamda yasayan çagdas insan, bu kez, kendi hipergerçekligini düssel bir armonide görsellesen bu manzara resimlerinde bulabilecektir.