x-ist, 14 Mayis - 20 Haziran 2015 tarihleri arasinda Ekin Saçlioglu'nun altinci kisisel sergisine ev sahipligi yapiyor.
Seç-Sakla'da birbirinden farkli dört bölüm bulunuyor. Fosiller, Yeni Dünya, Antikalar ve Barometz adlarindaki bölümlerin ortak noktasi insanin biriktirme, saklama, toplama, yani koleksiyon olusturma arzusu.
Sanatçinin bu sergi için ürettigi ilk seri olan Fosiller, Saçlioglu'nun farkli hayvanlarin kemiklerini birlestirerek yeniden yarattigi kurgusal melez canlilara ait iskeletlerden ve bu iskeletlerden yola çikarak ürettigi desenlerden olusuyor.
Fosiller serisine ait kemik kurgulari, altin ve gümüs kaplanarak kendi baslarina birer heykel haline dönüsürken, duvarda, arkalarinda yer alan desenler, bu hayvanlarin yasasalar nasil olabileceklerini gösteren, onlari kimi zaman dogal ortamlarinda resmeden hayal gücüne dayali çalismalar. Bu bölümde yalnizca kemikleri kalmis bir zamanlarin canlilari bir baska yaraticiyla ve baska bir tasarimla yeniden hayat buluyor, kurgu ortamlarinda yasamaya basliyor. Canlilar için ölüme giden süreç, sanat sayesinde sanki tersine çevriliyor.
Bu seri bir baska degerlendirmeyle, nadide, sira disi, garip ve acayip parçalarin yer aldigi 14. ve 15. Yüzyillarin oldukça öznel koleksiyonlari olan nadire kabinelerini de animsatmakta.
Koleksiyon kurmanin, özellikle anlam kazandigi nadire kabinelerinin ilgi alanlari çok çesitlidir. Tüm zaman ve mekanlara ait canli/cansiz, dogal/yapay pek çok sey bu koleksiyonlarin ilgi alanina girer. Yeni dünyanin kesfi ile uzak diyarlardan Bati'ya getirilen egzotik bitki ve hayvanlar da, bu koleksiyonlarda yerlerini alirlar. Yeni dünya yalnizca toprak olarak degil, tüm imgeleri ile fethedilmektedir. Kasifler yanlarinda hayvan ve bitki toplayacak bilim insanlari ile yola çikarlar.
Buradan serginin ikinci bölümü olan ve dört tuvalden olusan Yeni Dünya serisine geçiliyor. Resmedilen egzotik kus ve bitkiler bu yeni ve renkli dünyanin henüz kesfedilmis köselerinden, sanki bir "cennet"ten gelir gibidir. Daima taze, el degmemis, sonsuz bir yasamin sürdügü heyecan verici bir atmosferi yansitirlar.
Serginin üçüncü bölümünde, sabirla ve titizlikle islenmis siyah beyaz desenler yer almaktadir. Sanatçinin Antikalar serisi olarak adlandirdigi bu dört desen, Yeni Dünya serisinin bir tür karsiti olarak geçmisin ve eskimisin sözcüsüdür.
Bu kez, yasaminin ilk bölümünü bitirmis ve antika dükkanlarinin raflarinda geçici bir süreyle koleksiyoncusunu bekleyen nesneler, ilk bölümdeki fosillerin kurmaca ortamlarina bir tür gönderme yaparken, Yeni Dünya serisinin el degmemis yasamina zitlik olusturur. Burada Saçlioglu, her desende görülen çok sayidaki nesnelerden bazilarini kendi koleksiyonuna katarak sergide yer vermektedir. Böylece, antikaci dükkani, bir bölümüyle farkli bir gerçekligin içine tasinmakta, resimdeki nesne yeni bir hayat bulmaktadir. Izleyici bunlarin hangileri oldugunu ancak sergiyi gezerken ögrenecektir.
Serginin dördüncü ve son bölümü Barometz, bir yerlestirmedir. Yerlestirmenin dört parçasindan biri, yapita ismini de vermis olan, Koyun Bitkisi olarak da bilinen efsanevi Tatar Bitkisi'nin desenidir. Ikinci parça, yine bir antikacida bulunmus toynakli bir hayvanin dört bacagindan yapilmis elbise askisidir. Sanatçinin üzerine astigi yapay kürkle bütünlenmistir. Yerlestirmenin üst kisminda, pek çok anlam yüklenmis mitolojik bir hayvan olan keçinin, izleyiciye bakan gözlerinin betimlendigi renkli bir desen üçüncü parçayi olusturmaktadir. Dördüncü parça olarak, ayni Barometz gibi bir ara türü gösteren, silikondan yapilmis, bir et-bitki ile karsilasiyoruz. Hem bu iki ara tür, hem de kimin yapmis oldugunu bilmedigimiz toynak-aski, bir nadire kabinesi parçasi olmaktan uzak sayilmazlar.
Barometz isimli yerlestirme, insanin kendi çikarlari dogrultusunda faydalandigi, dönüstürdügü doga, efsanelestirdigi doga, vicdan gibi kavramlar çevresinde dönmekte.
Her sergisinde yeni ve farkli bir Ekin Saçlioglu buldugumuz sanatçi, Seç-Sakla isimli bu son sergisinde, Saglam bir yere basisin simgesi olan '4' sayisini da kullanarak, hep esikte, din ile dünya, sanat ile doga, bilim ile estetik, akil ile imgelem, deney ile büyü arasinda bir yerde olan nadire kabinelerinin izinde...
Baudrillard'in koleksiyonerlerin "gösterenleri seçtigi sürece, nihai gösterilenin de ancak kendisi olabilecegini" söylemesi gibi Saçlioglu'nun da bu sergide nihai gösterdigi kendisinden baskasi degil.