Didem Erk’in x-ist’te gerçeklesecek olan ilk kisisel sergisi “Ev Imkansiz Denen Yerdir”, 7 Eylül- 14 Ekim 2017 tarihleri arasinda izleyiciyle bulusuyor.
Performans, video, yerlestirme ve metni araç olarak kullanan Didem Erk’in x-ist’te gerçeklestirecegi ilk kisisel sergisi “Ev Imkansiz Denen Yerdir”, 7 Eylül- 14 Ekim 2017 tarihleri arasinda izleyiciyle bulusuyor. Herbiri bir bütünün parçasini olusturan, sanatçinin dil, hafiza, göç ve sinir kavramlarini irdeledigi çift kanalli performans videolari ve fotograflardan olusan yedi is ortak bir tecrit duygusu tasiyan Datça ve Kibris koylarinda gerçeklestirildi.
Sergiye ismini veren çift kanalli performans videosu “Ev Imkansiz Denen Yerdir”, sanatçinin deniz kiyisinda, elinde basma kumaslardan yapilmis iki bayrak ile uzun bekleyislerine yer verir. Denizcilik dili olan semafor alfabesinde feshetmek anlamina gelecek sekilde 45 derecelik açilarla pozisyonunu degistirmeksizin tuttugu bu iki bayrakla bir direnis ya da yardim çagrisi izlenimi verirken, videonun bir kanalinda, Datça’nin Akdeniz’e bakan yakasinda göçün karsi kiyisi Symi Adasi’nin arka yüzünü, diger kanalda ise Datça’nin Ege’ye açilan yüzünü görürüz.
Sanatçinin, göçün farkli kiyilarinda, acinin ve aninin siddetine göre hafizanin silmeyi tercih ettiklerini irdeledigi “Ev Imkansiz Denen Yerdir” baslikli kisisel sergisinin küratörlügünü ise Isin Önol gerçeklestiriyor. Sanatçinin, Isin Önol’la gerçeklestirdigi söylesiden kisa bir alintiyi asagida bulabilirsiniz:
“Gerçek olamayacak kadar vahsi oysa gerçek hayat. Insanligin yakin ve uzak tarihine baktigimizda insanin gerçek olamayacak kadar “insanlik disi” bir varlik oldugunu görüyoruz. Ama her sey tüm tanikliklarla o kadar gerçek ki, insan gerçek olamayacak kadar insan. Kibris’in 1974 ve öncesinde, ve hatta sonrasinda deneyimledikleri de gerçek olamayacak kadar insanca. Insanin insanliga tanikligi ve hayreti bu; her seferinde sasirtan kötülük tanikligi, ve her seferinde magdurun gerçek olamayacak kadar gerçek olan bu insan-disi insanligi ispat etmek durumunda kalisi: kötülük kadar kötü. Tüm bu tanikliklarimizda bizi en zor durumda birakan, belki de zalime zulmünü ispat etmek durumunda kalmak. Çünkü insan, zulüm etmemeyi degil, zulmünü gizlemeyi ve yok etmeyi ögrenmis bir canli, resmi tarih yazan. Resmi tarih olgusunu düsününce, Kibris çok özel bir yer. Bugün hala bölünmüs tek baskent olan Lefkosa/Nicosia da öyle. Iki deniz arasinda Datça ve iki sehir arasinda Lefkosa/Nicosia. Nelere taniklik ettin buralarda?
Ikiz görüntüler, görünmez duvarlar insasi. Kendi kendine bir monolog hali, travmalar, paranoyalar ve yas tutma. Yas tutmak bir kisinin degisimidir ama sanki Kibris’ta insanlar bunu saglikli bir sekilde yasayamamis. Simdi duvarlar, variller kalksa bile o görünmez duvarlar bireylerde kök salmis. Hiç ayrilamadigi sevgili gibi, ölümünü kabul edememis. Ama ten tene gelmeyi de hiç istemeyip, Rumlardan kalan giysilerden yapilma battaniyeleri bir gecede yakmislar. Evlerin üzerine numaralar koyulmus, bu numaralar evin yuva olmasini engellemis. Meskeni rahatsiz edici kilmis ve suçluluk duygusunu da baki tutmus. Datça’daysa hiç bir politik varolus biçimi bulunmamakta, iki deniz arasinda kalmaktan baska. Bu da herkes için olagan: bir bota atlayip insanlari göç ettirmek, bunun karsiliginda para almak. Tabi ki yasal olmamakla birlikte, kimse bunu yapanlara da sasirmiyor. Datça’da Gereme koyunda bot parçalari buldum, topladim. Daha sonra eve gittim, okudugum haberde mültecilerin bedenleri vurmus karaya, meger benim topladigim bot parçalari bir kaçisin parçasiymis. Sirrimi saklamayin diye haykirdilar. Duymak zorundaydim. Bogulmus o aksam, hatirlamak zorundaydim.”
Protocinema, Apartman Projesi, SAHA'ya tesekkürlerimizle...
“Ev Imkansiz Denen Yerdir” baslikli sergi, 7 Eylül-14 Ekim 2017 tarihleri arasinda x-ist’te izlenebilir.