Mütebessim Magdurlar
Serkan Adin'in 'e-dolls' adiyla bir araya tasidigi foto-grafik temelli yeni dönem akrilik isleri, sanatçinin önceki birkaç yillik üretimiyle tutarli, elestirel ve gözleyici bir arayisin son ipuçlarini ortaya koyuyor.
Adin, yapitlarini birer 'meta' olarak görmekten ve elestirisini de bunun üzerine bina etmekten sakinmayan, islerini fiziksel olarak da konularinin içinden geçirerek onlari kavramda ve biçimde üst üste yeniden kompoze edip seffaflastirma egiliminde oldugunu gördügümüz genç bir ressam.
Sanatçinin bu ataerkil - erkekegemen islerinde, bir fenomen olarak kadini - karsi cinsi sanatta nasil yasadigimiz, sundugumuz ve bilgi haline getirdigimizle ilgili yeni görsel tecrübeler bir araya getirilmisler.
Genç kadinlarin erotik bedenleri, ressam Adin'in dijital kültürün tabiriyle söyleyecek olursak yeni 'görsel kodlarla' yeniden ve yeniden ve yeniden sifreledigi, gizledikçe tahrik etkisini pekistirdigi yeni degisik pozisyonlari karsimiza çikariyor.
Videoklip estetigi, insan tahayyülünü costurucu yari açik görüntüleme politikasi, popüler kültürden ödünç alinan 'lolita' stereotip hafizasi, bakilan ve görülen seyle - sanat eseriyle bas basa olundugunda yasanilan su ilahi mahrem duyusun bastan çikariciliginin özgün temasi, hep sanatçinin ilgi alanlari arasinda.
Baticil tarifle 'beyaz-kafkasyali' bu genç kadinlarin imgeleri, sanat tarihinde olusturulup, islenip pazarlanan bir 'masum' hayalin nasil, hangi kosullarda görülebilecegi, görülse bile bunu (diyelim ki galeri gibi yari kamusal bir alan ya da koleksiyon sahibinin deposu veya ilgili yapiti astigi salonu, yatak odasi vb) gibi noktalarda nasil tüketecegimiz ve anlayacagimizla ilgili önemli çeliskileri tekrar, ironik bir gözle karsimiza getiriyor.
Yani Serkan Adin, yapitlarinda sanat eserinin cinsiyeti ve mahremiyetini elestirmeye girisiyor; yoksa ele aldigi kadin imgeleri, bir metafor, ya da sekere bulanmis ilaçtan öteye gitmiyor.
Sanatçinin son yapitlari ayrica, özellikle 'baby boom' neslinin temellerini attigi, özellikle reklam sektöründe kendisine yer bulan grafik lezzetli, nostaljik ve erotik kadin imgeleriyle de yüklüler. Tavsan kizlar, hizmetçiler, mini etekler, kimbilir belki de sekreterler gibi, daha çok cinsel içerikli basili ve görsel yayinlarda karsimiza çikan bu - tekrar diyelim, erkekegemen - suretler, ayni zamanda 'güncel' olanin, 'popüler' olanin da uçuculuguna, basitligine yönelik bir kinayeden ibaretler.
Serkan Adin, yapitlarinda duyus, dokunus ve sterilizasyona da, mevcut erotik meta endüstrisinden hareketle yine derin bir tenkitle yaklasan, hani neredeyse isleri vesilesiyle 'izleyicilerine' ürkütücü bir temizlik yayan, eserleri üzerinden insanin gözlerinde antiseptik endiseler duyumsatan bir sanatçi.
Yapitlarindaki temizlikte, izledigi Dünyaya dair, teshisi güç, garip bir 'hastalik' duygusu seziliyor.
Bu tipki, en kirli seyleri yapmayi göze alan bir insanin, disarida ne kadar temiz olmaya gayret etmeye çalismasini andirir bir duyus yaratiyor.
Serkan Adin'in yapitlarinin bastan çikariciliklari, suretlerinin farkindaligindan ve bu suretleri yasiyor, paylasiyor olusumuzdan gelen anonimligin suç ortakligindan ileri geliyor.
Adin, eserlerinin bastan çikaricilik stratejisini, her biri yapay oldugu ama ayni zamanda da bu yapaylik 'otantik' oldugu için, yapitlarin yan yana gelerek olusturduklari samimi ittifak üzerinden kurguluyor.
Fransiz düsünür Jean Baudrillard, 'bastan çikarma üzerine' kaleme aldigi ayni adli eserinde, meydan okuma ve bastan çikarma iliskisini yazarken sunlari vurguluyor:
"Meydan okuma ve bastan çikarma birbirine son derece yakindir. Bununla birlikte ikisinin arasinda belli bir farklilik vardir. Meydan okuma, 'öteki'ni, sizin kuvvetli oldugunuz alana çekmeye dayanir. Ötekinin de kuvvetli oldugu bu alanda sinirsiz bir yarisa girilir. Buna karsilik, bastan çikarmanin stratejisi ise, ötekini, sizin zayif oldugunuz alana çekmektir, öteki de bu alanda zayif olacaktir. Iste burada söz konusu olan, hem hesaplanmis, hem de hesaplanmayacak bir zayifliktir. Yakalanmasi için, ötekine meydan okunur..."
Serkan Adin'in tahrik gücü yüksek yapitlari, izleyiciye ve tahayyülüne meydan okumakla kalmiyor, kendi kendilerinin varliklarinin da varolusçu sizisini sizinle ayni anda kendilerine en steril halleriyle enjekte edip, gözlerinizden kaçmayi basariyor.
Bu yapitlar, kendilerine bakilip bakilmayacagi tarafinizdan sorgulandigi sürece, sizi yakalayacak, ama bakildigi oranda da sizi suçüstü yakalayan garip bir iktidarin tadini çikariyor.
Izleyen ve izlenen arasindaki hirçin ve sessiz anlasma, tam da bu keskin, nazik yariktan sizarak, isikla yaziliyor.
Sergiden ayrilirken insan, izledigi mütebessim magdurlardan biri olup olmadigini düsünmeksizin edemiyor.
* Ikinci Dünya Savasi ertesi ABD toplumunda yasanan cinsellik ve bohemlik yükselisiyle gelen yeni genç nüfus
Evrim Altug